Bülten
Tedarik Zincirlerinde Şirketlerin Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun’a İlişkin Genel Değerlendirme
Federal Almanya hükümeti 16 Temmuz 2021 tarihinde Tedarik Zincirlerinde Şirketlerin Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanunu (LkSG veya Kanun olarak anılacaktır) kabul etti. Kanunun amacı, Alman şirketlerinin gittikçe yoğunlaşan uluslararası ticaretleri sırasında insan hakları ve çevre konusunda dünya düzeyinde duyarlı olmalarını sağlamaktır. Bu amaçla çıkarılmış başka bir yasal düzenleme örneği yoktur. Globalleşen ekonomik ilişkilerde, çalışanların sömürülmesini engellenme ve sadece kendi ülkesinde değil, dünyanın neresinde olursa olsun çevreye duyarlı davranma sorumluluğunu, Almanya kendi ülkesinde kurulu şirketlere yüklemiştir. Özen sorumluluğu başlığı altındaki bu düzenleme ile şirketlere ayrıntılarını aşağıda göreceğimiz gözetim, denetim ve düzeltme yükümleri getirilmiştir.
[swpm_protected format_protected_msg=1 custom_msg=”Okumaya devam etmek için kaydolun veya mevcut hesabınıza giriş yapın”]Özen sorumluluğu genel anlamda Alman Medeni Kanunu (BGB) m. 272 f. 1 ve 2’de düzenlenmektedir. Ancak yasanın etki alanı çok geniş tutulmuştur.
Almanya, yasanın gerekçesinde de belirtildiği üzere, ekonomik ilişkilerin yaygın uluslararası nitelik kazandığı bir dönemde, kar elde etme amacının ön plana çıkmasıyla, Alman şirketlerinin evrensel insan hakları konusunda ihmalkâr davranabilecekleri tasasını taşımaktadır. 2030 yılı vizyonu çerçevesinde Alman şirketlerin iş ve ticaret yaptıkları her ülkede insanca yaşama ve çevreyi koruma görevlerini üstlenerek sürdürülebilir bir sosyal gelişim sağlaması arzulanmaktadır. Bu yasa, sosyal hukuk devletinin geldiği noktayı da gözler önüne sermektedir. «İnsan hakları ve çevrenin korunması evrenseldir» ilkesinden hareketle çalışma koşullarının sosyalleştirilmesi ve katlanılabilir kılınması hedefi, şirketlere ve Alman hükümetine ek yükler getirse de yüksek bir ideali yansıtmaktadır. Bu idealin gerçekleştirilmesinin bir tarafında satın alan ekonomik gücü daha kuvvetli şirketler, diğer tarafında da tedarikçiler yer almaktadır. Yasanın bu anlamda bir diğer özelliği de tedarikçilere de yükümlülükler yükleyebilecek mekanizmaları düzenlemiş olmasıdır.
«Her ne olursa olsun mal üretip satmak» yerini, «sosyal pazar ekonomisi ilkeleri ışığında çalışanların evrensel haklarını gözeterek ve çevreye zarar vermeden üretip satmaya» bırakacaktır. Kanunda bunu sağlamak için öngörülmüş olan araçları ve denetim mekanizmalarını aşağıda ayrıntısıyla ele alacağız.
Kanunun gerekçesinde, Kanunun amacının ve hedefinin, Birleşmiş Milletler Ekonomi ve İnsan Hakları 2016 Temel İlkeleri olduğu ortaya konulmuştur. Kanunun Alman şirketlerine hedef olarak gösterdiği evrensel insan haklarına uygun davranma ve çevreyi koruma özen yükümlülüğü, Almanya sınırları dışına çıkıldığında, tedarikçilerin gözetimi ve denetimi yükümlülüğüne dönüşmektedir. O halde Kanun’un Almanya sınırları dışında uygulanamasa da, etkisini sınır ötesine taşımayı ve uluslararası ticarette sürdürülebilir bir sosyal pazarın oluşmasını sağlamayı amaçladığını söyleyebiliriz. Almanya dışında yerleşik tedarikçiler doğrudan olmasa da dolaylı olarak kanunun etki alanı içerisine alınmaktadırlar. Bu konuya da aşağıda ayrıntısıyla değinilecektir. Sadece şunu söylemekle burada yetinelim: Kanundaki amaca uymayan tedarikçiler, satın alan veya sipariş veren şirketlerin kendi ülkelerinde çok büyük mali yaptırımlarla karşılaşacak olmaları sebebiyle, ticari hayatın dışına itilme riskiyle karşı karşıya kalacaklardır. Ekonomik anlamda varlık sebebinin ortadan kalkmasına yol açacak bu durum, tedarikçileri de evrensel insan haklarına ve çevrenin korunmasına uymaya zorlayacaktır. Hatta Kanun, tedarikçinin alt tedarikçisini (ara tedarikçileri) de kapsadığından, tedarik zinciri içerisinde yer alan tüm şirketler, birbirlerinin insan haklarına ve çevreye duyarlılıklarını denetleyecek ve Kanun’da prensip olarak Alman şirketleri için getirilmiş olan özen yükümlülüğü geniş alanlara yayılmış olacaktır. Almanya bu şekilde tüm Dünyada sürdürülebilir bir sosyal yaşam ve çevre duyarlılığı oluşturmayı hedeflemektedir.
Kanun’un ana kavramı özen yükümlülüğüdür. Özen yükümlülüğü etrafında şirketlerin hangi şartları yerine getirmeleri gerektiği ve hangi denetimlerin yapılması, yapılmadığı takdirde hangi sonuçların doğacağı düzenlenmektedir.
Tüm bunların ayrıntılarını incelemeye başlamadan önce, Avrupa Birliğinde de bu konuda mevzuat çalışmalarının olduğundan bahsedelim. Bu çalışmalara her konu başlığı altında da yeri geldikçe değineceğiz. [/swpm_protected]