Bülten
Alman vakıfları davası başladı
Alman vakıfları soruşturması kapsamında, 15 kişi hakkında 8’er yıldan 15’er yıla kadar ağır hapis istemiyle açılan davaya başlandı. Duruşmada ilgili vakıfların beraat talebi reddedildi. Davada geçen hafta uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Necip Hablemitoğlu’nun kitabı da delil olarak gösteriliyor.
Ankara 1 No’lu DGM, Alman vakıfları davasında, sanıkların sorgu ve savunmalarına geçilmeden önce, mevcut delillere göre Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (CMUK) 223. maddesinin son fıkrası uyarınca beraat kararı verilmesi talebini reddetti.
Davanın bugünkü ilk duruşmasına, sanıklar Konrad Adenauer Vakfı Türkiye Temsilcisi Wulf Schönbohm ve yardımcısı Dirk Tröndle, HeinrichBöll Vakfı Türkiye Temsilcisi Figen Fatma Uğur, Friedrich Ebert Vakfı Türkiye Temsilcisi Hans Schumaher, Orient Enstitüsü Başkanı Claus Schönig ve yardımcıları Astrid Menz ve Börte Sagaster, FİAN örgütü eski Başkanı Petra Sauerland, eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, eylemci köylüleri temsil eden Oktay Konyar ve İzmir Barosu avukatlarından Senih Özay ile sanıkların 100’e yakın avukatı katıldı.
Duruşmayı, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin yanı sıra, Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Clemenz Von Götze de izledi.
Vakıf yöneticisi sanıkların Türkçe bilmemesi dolayısıyla mahkeme heyetince hazır edilen iki tercümana, sanıklar ve avukatları ile Cumhuriyet Savcısı Dilaver Kahveci’nin herhangi bir itirazlarının olmadığını söylemelerinin ardından yemin ettirildi.
Mahkeme Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz, duruşma salonundakileri gürültü yapmamaları konusunda uyararak, aksi durumda salondan çıkarmakzorunda kalacağını söyledi.
Orient Enstitüsü Başkanı Claus Schönig ve Yardımcısı Börte Sagaster’in avukatı Mehmet Köksal, müvekkillerinin İstanbul’da oturduklarını, suç olduğu iddia edilen etkinliklerinin de İstanbul’da düzenlendiğini savunarak, Ankara DGM’nin yetkili olmadığını söyledi. Schönig ve Sagaster de avukatlarına katıldıklarını ifade ettiler.
Başkan Karadeniz, Savcı Kahveci’nin de görüşü doğrultusunda, yetkikonusundaki talebin reddine karar verildiğini söyledi.
Senih Özay’ın avukatı Murat Fatih Ülkü, sanıkların sorgu ve savunmasına geçilmeden, mevcut delillerin yetersiz olması nedeniyle Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 223/son maddesi uyarınca beraat kararı verilmesini istedi. Avukat Ülkü, 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun ile Türk Ceza Kanunu’nun 171. maddesinin, Anayasa’ya aykırı olduğunu öne sürdü.
Duruşmada söz alan sanık Senih Özay, tarihi bir duruşma olması dolayısıyla, yargılama sürecinin kameraya alınmasını talep etti. Bergama köylülerinin avukatı olması dolayısıyla yargılandığını, ”gizli ittifak” suçundan kendisiyle birlikte yargılanan sanıkların da avukatı olduğu ifade eden Özay, sorgu ve savunmasının yapılmasının ardından, cüppesini giyerek diğer sanıkların avukatlığını yapmak isteğini söyledi.
İstanbul Barosu eski başkanlarından Yücel Sayman’ın avukatları, müvekkillerinin, Heinrich Böll Vakfı ile baronun ortak etkinlik düzenlemesi dolayısıyla yargılandığını, etkinliklerin baro yönetim kurulunun kararı ile gerçekleştirildiğini kaydettiler. Görevi dolayısıyla bir suçtan yargılanabilmesi için Avukatlık Yasası’nın 58. maddesine göre Adalet Bakanlığı’ndan izin alınması gerektiğini öne süren Sayman’ın avukatları, DGM Yasası’nın ”suç görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcısının doğrudan soruşturma yapmasına” olanak sağlayan 10/7. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu savundular.
Senih Özay’ın avukatları da Adalet Bakanlığı’ndan izin alınması gerektiğini ve DGM Yasası’nın 10/7. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu öne sürdüler.
Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Figen Fatma Uğur’un avukatıda suçun oluşmadığını öne sürerek, CMUK 223/son maddesi uyarınca yargılamaya geçilmeden önce beraat kararı verilmesini istedi.
”NEDEN YARGILANDIĞIMI BİLMİYORUM”
Duruşmada söz alan Yücel Sayman, neden yargılandığını bilmediğini, baro başkanlığını yürütürken düzenlenen bir etkinlik dolayısıyla dava açıldığını, bu nedenle de bin 800 avukatın savunmasını üstlendiğini söyledi. Sayman, iddianamenin hukuki zeminde hazırlanmadığını, hukuki sözcük ve kavramların kullanılmadığını öne sürerek, delil olarak başkalarının yazdığı kitaplar ile bazı dedikoduların dosyaya konulduğunu iddia etti.
Niye yargılandığının cevabını bulabilmek için, davayı açan eski Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel’in daha önceki soruşturmalarda hazırladığı iddianameleri de incelediğini anlatan Sayman, ”Davanın omurgası, sanıkların gizli ittifak oluşturmuş olmaları. Gizli ittifak kurduğum için yargılanacaksam, bunun delillerini görmek isterim” dedi.
Sayman, dava dolayısıyla çevresindekilerin yarı şaka kendisini ”casusluk yapmakla” suçladığını, bunun da kişilik haklarının ağır ihlali olduğunu savundu. Meslektaşlarının adil yargılanma hakkına saygı duydukları için kendisini savunduğunu ifade eden Sayman, ”İddianame, kişilik haklarımı ihlal etmektedir ve bundan büyük üzüntüduymaktayım” dedi.
”İZİN VERENLER NEDEN YARGILANMIYOR?”
Sayman, iddianamede, vakıfların Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın izni ile kurulduğuna yer verildiğini belirterek, izinverenlerin neden yargılanmadığını sordu. Sayman, CMUK’nın 223/son maddesine göre beraat kararı verilmesini talep etti.
Duruşmada söz alan diğer sanık avukatları da CMUK’nın 223/son maddesi uyarınca beraat kararı verilmesini istediler.
”DGM’DEN HOŞLANMIYORUM”
Söz alan sanık Konyar, ”DGM’de yargılanmaktan hiç hoşlanmıyorum”dedi. ”Bergama’da 10 bin casusuz” diyen Konyar, siyanürlü altına karşı yargı kararlarının uygulanması için yürüttükleri etkinlikler sonucunda, olayı tüm kamuoyuna anlatma olanağı bulduklarını kaydetti. ”Bundan dolayı DGM’de yargılanmayı içime sindiremiyorum” diyen Konyar, sorgu ve savunmalara geçilmeden beraat kararı talep etti.
Cumhuriyet Savcısı Dilaver Kahveci, sanık ve avukatlarının taleplerinin reddini istedi.
MAHKEME, TALEPLERİ REDDETTİ
Başkan Karadeniz, verilen kısa bir aradan sonra, bazı sanıklar ve avukatlarının iddianamenin geri çekilmesi isteminin, Türk hukuk sisteminde ve CMUK’ta böyle bir müessese olmaması nedeniyle reddine karar verildiği açıkladı.�
Karadeniz, DGM’lerin, Anayasa’nın 143. maddesine göre kurulduğunu,bu nedenle de DGM’lerin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasının reddedildiği ifade ederek, TCK’nın 171. maddesi ile 2845 sayılı DGM Yasası’nın 10/7. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasının da yerinde görülmediğini açıkladı.
Duruşmanın kameraya alınması talebinin reddedildiğini bildiren Karadeniz, sanıklar Yücel Sayman ve Senih Özay için Adalet Bakanlığı’ndan izin alınması istemini de reddettiklerini kaydetti.
Bazı sanık ve avukatlarının, mevcut delillere göre yargılama yapılmadan beraat kararı verilmesi taleplerinin reddedildiğini belirten Karadeniz, sorgu ve savunması tamamlandıktan sonra, diğer sanıkların avukatlığını üstlenmek istediği yönündeki Özay’ın talebininde yerinde görülmediğini bildirdi.
Kaynak:
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/alman-vakiflari-davasi-basladi-118084